'' Ne var ki bir sabah küçük bir kaza oldu, bilinçli bir kaza yolu. Gerçekte insan üstü olan şey, kulağa mekanik geliyor. Onlar aitliklerinden kurtulmak için daha zor bir hayatı seçti, sırları konusunda geçmiş bugün ve gelecekte hala sessizler ''
Adımı ilk kez sorduğun zaman sana cevap vermek istememiştim. Zaten kuyudaki uğultuya odaklanmıştım. Hem beni görebiliyor olman yeterliydi benim için ama sen ısrarla adımı sordun, sen adımı tekrar ve tekrar sorarken ben şekilsiz ve isimsiz olduğum zamanı hayal etmeye çalışıyordum. Zamanın ötesine geçmek için yalvarıyordum ama bilmediğim çok şey vardı. Tüm o gerici derinliğin içinde çok ufak bir ayrıntıydım. Ellerime bakmaya çekiniyorum. Sese dokunamamak beni üzüyor. Tüm akışı anlamakta zorlanıyorum çünkü; zaman benim için ikiye bölünüyor. Şimdi tekrar bu gümüş renkli düzlükte, kendimi kaybetmemek ve dönüşmemek için zor tutuyorum. Biliyor musun bir keresinde boş bir alanda yürürken çok güzel bir ninni duymuştum fakat bu ninni bir insanın sesinden gelmiyordu. Ardından ağaçların ve dalların olduğu alana doğru yürüdüm. Biraz daha ilerisinde ateş ve ateşin yaydığı ışığı gördüm.. Alevler havada süzülürken onları toprağa bağlayan kökleri yoktu ve o ateşin başında bir gölge dikiliyordu. Beni görmemesi imkansızdı ama bana hiç bakmıyordu ve yavaşça yere uzanıp yerden kırık bir enstruman aldı. Hafifçe arşesini tellere sürttü.. Orada öylece dikilip ateşe ve ona bakarken enstrumanından çıkan ses... Sanki sessizliğe bir armağan gibiydi sakin ve hafifçe süzülüyordu. Artık ne zaman gece çökse ben o sesi duyarım ama ona dokunamam onun içine gizlediğim çok şey var. Onun bunu bildiğinden emin değilim ama öyle olsa bile umursamazdı. Çünkü o senin, benim ve diğerlerinin çok dışında bir şey...
Hava her zaman böylesine güzel kokmuyor. Rüzgar her zaman böylesine sakin esmiyor. Şimdi milyonlarca parçaya bölünsem ve onunla süzülsem biraz olsun zırhım yumuşar mı diye düşünüyorum. Sanırım bunu asla bilemeyeceğim. Hatırlamakta zorlanıyorum artık, buraya neden ve nasıl geldiğimi.. Ama bu beden beni tutuyor fakat ben onun dışında çok daha güçlü şeylere tutunuyorum. Bunlardan bahsetmek güç, yine de uzak olduğunu düşünmüyorum. Umutsuzluğa kapılma lütfen sana adımı söyleyeceğim... Sana, fazlasını vereceğim sonra ardından sana bakıp söğüt ağacının gölgesine nasıl uzandığını izleyeceğim. Oyuklardan küçük kuşlar çıkıp sana seslenecek ve yağmur yağdığı zaman dallar sana uzanacak.. Yorgun düşersen eğer söğüt ağacının gövdesi senin için genişleyecek ve sen oraya sığacaksın.